1960 darbesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokrasi tarihinin önemli bir dönüm noktasıdır. Bu darbe, kendisinden sonra gelen muhtıralar ve darbelerin temelini atmıştır. Darbeler, bir millete yapılan en büyük adaletsizlik ve haksızlıklardır. Yassıada yargılamaları adı altında gerçekleştirilen yargılamalar ise adaleti sağlaması gereken hukukçular tarafından yapılan büyük bir haksızlıktır. Adalet, herkesin ihtiyaç duyduğu eşsiz bir kavramdır. Adaletin, "kendi şahsınız, anne babanız, yakın akrabanız aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun" emri ilahisiyle şekillenen benzersiz bir kavrayış olduğunu düşünüyoruz. Bu adalet anlayışına, vatandaşlarımızın yanı sıra tüm insanlığın şiddetle ihtiyacı vardır.
1960 darbesi tenakuzlar, ihanetler ve ikiyüzlülüklerle doludur. Adnan Menderes'i suçlayanlar anayasayı tamamen ortadan kaldırmış ve demokrasiyi tamamen yok etmişlerdir. Adnan Menderes'in muhaliflerini baskı altına almaya çalışmakla suçlayanlar, kendi muhaliflerini idam etmişlerdir. Hukuk anlayışı açısından da 1960 darbesi bir dönüm noktası olmuştur. Darbeciler tarafından yargılanan Başbakan ve Bakanların savunma yapma hakları ellerinden alınmıştır. İstanbul 2 No'luBaro olarak bizler, bu yanlış zihniyetin karşında durmaktayız. Kurucu üyelerimiz, 15 Temmuz gecesi ve 15 Temmuz darbe teşebbüsü davalarında bu duruşlarını göstermişlerdir. Bizim farkımız, darbe ile demokrasi arasındaki farktır. Biz ilerlemeyi, adaleti ve millet iradesini savunuyoruz.
Geçmişte ülkemizde birçok darbe yaşandı ve maalesef darbeciler yargılanamadı. Ancak 2012 yılında bu başarıldı ve hem 12 Eylül darbecileri hem de 28 Şubat post-modern darbecileri yargılandı. Bu, büyük bir azmin, mücadelenin, cesaretin, kahramanlığın, liderliğin ve milletle bütünleşmenin sonucudur. Darbecilerin yargılandığı bir devlet hukuk devletidir. Darbecilerin yargılanamadığı bir devlet ise hukuk devleti olamaz. Darbeler ve darbe teşebbüsleri, bir taraftan milletimize karşı yürütülen asimilasyon çabasının sonucudur, diğer taraftan da gönül coğrafyamızı bir araya getirecek gücün yok edilme çabasıdır.
15 Temmuz destanıyla milletimiz, asimilasyonu reddettiğini, inancına, kimliğine ve onuruna canı pahasına sahip çıktığını ve bundan sonra da çıkacağını, tüm dünyaya bir kez daha ilan etmiştir. Bu destan, milletimizin manifestosudur. Bizler milletimizin hukukçuları olarak, milletimize uygun mevzuat üretmek için çalışıyoruz. Milletin kanunları, inancını, örfünü ve geleneğini esas almalıdır. Bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve sürdürmeye devam edeceğiz.